ah aşk!
bir topluluğun fotoğraf çektirdikten sonra
dağıldığı
an.
ah muhsin ünlü
sevgiliye mektup yazmak isteyip hata yaptığında buruşturup atacak sayıda beyaz kağıdı olmadığı için günlerce bekleyen bir garip gözü yaşlı bir adamım. elimde tek bir kağıt, tükenmez kalemimle bakışır dururum.
"tek yön" tabelası hatasız yazmayı gösteriyor.
park yasak diyor hatalı kelimelerin siyah duvarında asılı tabeladaki işaret.
tüm hata yolları kapalı. aslında hayatımı düşününce fazla korkmamam gerektiği geliyor aklıma. baştan sona hata dolu bir hayat. hayat konusunda olmasa da hata konusunda oldukça tecrübeliyim.
hayatın da buruşturulup atılacak bir başka nüshası yok ki! insanın hayatını buruşturup atanlardan geçilmeyen bir dünyada elimizde tükenmez kalem. yaz yazabildiğin kadar.
sayfamdaki her nokta gözümün önüne gelen ömür feda edilesi gözlerin gelmesindendir. her virgül bir
gözyaşı.
gereksiz yere
satır
at
at
lamışsam eğer neşet usta yanık yanık türkü söylüyordur kulaklığımda.
her şeye inat, yaşamak geliyor içime bir yandan. neyse ki fazla uzun sürmüyor. yakıyorum sigaramı bir dostumun hediye ettiği çakmakla. aklımdan
geçen istek gülümsetiyor beni:
çay edebiyatını sevmeyen bir başka güzel dostumla çay edebiyatı yapasım geliyor. çayı çok seven biri olduğumdan değil, çayın birleştiriciliğine inananlardan olduğumdan.
dört
bir
yana
dağılan
dostlarım
aklıma geldiğinde çayı düşünürüm. sanki çayı demlemeye başlasam demini aldığında demliğin etrafında
yedi
kişi bitiverecekmiş gibi.
haa bir de ilkliğin tekrarlanabilir olmasının dünyayı güzelleştireceğini düşünenlerdenim! her boğazdan geçişimin ilk geçişim olduğunu düşündükçe bile heyecanlanıyorum.
neyse sonuç olarak bir başkasının paketindeki son sigarının alınmaması gerektiğine inananlardanım.
tabii ki o bir başkası dost ise o son sigarayı kendi verir zaten.
hadi eyvallah.
"kırtlama çay"