SİSLİ BİR MASALIN PUSLU ZAMANI
bir adam varmış.varlığının bir
yanılsama olduğu tartışıladursun ellerini ve gözlerini yanına alıp bir
yolculuğa çıkmış.kulakları ondan habersiz ceplerine doluşmuş.yol eski bir
şehrin makyajlı sokaklarındaymış.adamın yolda olması bir yanılsama olduğuna
kanıt olarak sürülmüş çok bilmişlerce.durmak için makyajsız sade masum bir yer
aradığını sokak köpeklerinden başkası bilmiyormuş.köpekler uluyarak duyurmak
istiyorlar ama diğerleri bunu farklı anlamlara yoruyorlarmış.doğum ve ölümün
iki safi durak olduğunu bilirmiş herkes.varlıklarının farkına vardıran iki
durak.adamın ölmesini bekliyorlarmış kısaca.adamın varlığı, ancak birilerinin boğazına düğümlenen
hislerle anlaşılıyormuş.ne acıymış.
sahinin rüyasıymış masalar.dip dibe
evlerden kaçamak bir bakışmış gökyüzüne.yalan bilmezmiş masallar.kötüler aşikar
kötü ,iyiler aleni iyiymiş. dilsiz adamlar bestelerinde şimşeklerin müziğinden
esinlenirmiş.müzikleri rüzgarlar taşırmış.rüzgar aceleden havalandırmış
dağların eteklerini kuşlar ayıplamış ciyak ciyak. adam sesleri duyamayınca
elleri istemsiz kulaklarına gitmiş.kulaklarını bulamayan eller hüzünlenip
cebine girmiş.utancından kızaran bir çift kulak bulmuş cebinde.cebinden eline,
elinden yerine hızlı bir göç yaşamış kulaklar. ahh bizden habersiz peşimizden
gelen kulaklar.bize neler duyurdular?
şehri melekler sararsa masallarda,
göz gözü görmez olur.adam yola tarifsiz bir zamanda çıkmış. zaten zamanın
tarifi masallara mı kalmış.yerin dibinde aramış o masumluğu.yer altından sesler
duymuş.hızlanmış.uçmaya ramak kala bir köprünün direklerinin dibine
konmuş.gözünü açmış ama köprünün tek renk ve sade ışıklarından başka bir şey
görememiş.doğrulmuş.elleri korkulukları tutmuş.gözleri denize dönmüş. anlamış
ki melekler şehre gelmiş ve aksakallıları denizi uyutmuş.
es demişler rüzgara esmiş, sus
demişler kuşa susmuş, his demişler adama adam dona kalmış.bir sis çökmüş meğer
tırnaklarının arasına.deliveren tekkesinden "hu"lar duyulmaya
başlamış.kandiller yakılmış.şerefeler göğe yalvaran eller misali açılmış.çın
çın çınlamış kulaklar.çok bilindik bir seda duyulmuş.duyulduğu sanılmış belki
de.
adam uzanmış boylu boyunca yere.yedi
martı yedi kez dolanıp konmuş yedi tepeye.gözler gökyüzünde su misali akan
meleklere ve onların o eksiksiz hareketlerine odaklanmış.soğuktan olduğu
söylentilerini dillendirenler bilmez ama şaşkınlıktan düşmüş adamın kulakları
toprağa.elleri bir adam boyu açılmış önce, kısalmış sonra dokunmak istemezmiş
gibi hiç bir yere.uzun bir nefes çekmiş bir lavantayı koklar gibi meleklerce sunulan.dudaklarının
köşeleri birbirinden uzaklaşmaya başlamış.alınan bu nefesten midir bilinmez
yavaş yavaş havalanmış adam.melekler hızlanmış kayar gibi üstlerinden
birbirlerinin dolanmış. "hu"lar hızlanmış kalpler üst üste yan yana
sıralanmış.martılar kıpırdamış.adam yükselmiş ama kimse bunu görmemiş.melekler
denizi ve şehri derin bir uykuya salmış.
melekler usulca dönüp arkalarını
ayrılmışlar gökten.şehir uyanmış.deli taranmış.zikir sonlanmış.köpekler uykuya,
insanlar dünyaya dalmış.bir gönül körü ki akşamdan kalmış.ağzının leşler gibi
koktuğunun farkına varmış.tepe başı köprü ayağında gözü yerde aklı havada
yürürken bir kuru karanfile rastlamış.şansına teşekkürler edip atmış ağzına.bir
emmiş iki emmiş ağzı misler gibi kokmuş.bir kuru karanfilin kuvvetine ağzı
şaşmış dili şaşmış adam oralı olmamış.derken sıkılmış adam karanfilden hem
ağzının leş kokusu da gitmiş.dün söylediği bütün yalanlar sanki kuş olup
gitmiş.yutmak istemiş karanfili.dünya adamları gönül körüyse ne bulursa mideye
gönderirmiş.yutkunmuş bir , yutkunmuş iki, karanfil takılıp kalmış
boğazına.adam nefessiz kalmış adam sessiz kalmış adam tepinip durmuş.son
gücüyle öksürmüş ve bir kuru karanfil ağzını içinden fırlamış.gözden kaybolmuş.
adam sakinlemiş.bir his boğazına
gelip düğümlenmiş.kardeşinin öldüğünü anlamış kalbi.dili susmuş.gözü susmuş.susturmak,
kimseye duyurmamak için bu haberi ve kardeşine yaptıklarını tüm alem susmuş
onun nazarında ilkin.sonra bir anda fısıltılar duyulmuş, çığlıklara karışmış
kahkahalar.adam çılgına dönmüş kendi kendine dövünmüş.akıl sır erdirememiş
olana.az ilerde deliler tekkesinden bir zakir fısıldamış olanı biteni kulağına.ona
da yerler söylemişmiş.karanfil bir yol bulup yerin kulağına kaçmışmış.
var olan bir adam ölmüş.
var olan bir adamdan kalan yerin
kulağı duymuş.
bir varmıııış bir yokmuuuuş.
blank