...
sen sus kardeşim, konuşacak pek birşey kalmadı bu dünyada. kalem oynatmaya takati kalmamış insanların konuşmaya ihtiyacı yok. bu dünya kahpeliğin değerli olduğu, masumların kahpeliğe çerez olduğu bir yer artık.
çocukların gülmeyi öğrenmeden ölmeyi tattığı bir yer.
artık kendi acılarımı dert etmekten utanır oldum bu ikiyüzlülüklerden, bu şerefsizliklerden, bu .., bu .., yok yok burada söylemeyeceksem nerede söyleyeceğim? bu orospu çocukluklarından...
gözlerimin önüne geldiğinde sevdiğimin gözleri, dönüşüveriyor filistinde ağlayan bir çocuğun gözlerine, hani demiştim ya her acıda biraz sen varsın diye, artık senden her acıya giden bir yol var.
ağlamaya bahane çok. ama ben ağlamayacağım. ellerim kollarım... kesin atın şu değersiz varlıkları. sen ağlarken çocuğum, siz ölürken benim insanlarım, ben burda bunları yazıyorum. bu değersiz ellerim ve bu değersiz ayaklarımla duruyorum burada. bir ateş yakın, verin ateşe durduğum yerleri ta ki yanmayı öğrenene dek sizlerle. sizin bir damla gözyaşlarınız dünyadaki tüm ateşi söndürmeye yeter fakat ne yazık ki bu dünyada değil.
ben burda sana bunları yaşatanların yüzlerine bakarak "siz orospu çocuklarısınız!" demek isterken, sen "bunları allaha anlatacağım" diyorsun çocuğum. sen çok büyüksün. senin kalbine tüm dünya sığar, şerefsiz, ikiyüzlü ve katiller hariç. onlar senin kalbine giremeyecek kadar kirliler.
ben şimdi susayım çocuğum, ben çok konuştum; yine bir sınavı son geceye bıraktım.
allah bana seni soracak ve ben sınavdan kalacağım.
...
-ağyar-