BİLGE
VE ADAM -5
Bilge
bir goncaydı. Kat kat açardı insanlara kendini. Hep gülümserdi tanıştıklarına. Ama
bu öyle bir gülümsemeydi ki karşısındaki bu gülümsemenin suniliğini çok
geçmeden anlardı. Kış güneşiydi Bilge'nin gülmesi. Adam Bilge'den böyle
zamanlarda utanırdı. Adam insanlara her zaman bir şans verilmesi gerektiğine
inananlardandı. Bilge'ye ise çok şans vermişti. Tartışmalar kavgalar arka
arkaya yaşanıp okyanustan gelen dev dalgalar misali her şeyi yıktığı zamanlardan
sonra dahi Adam cebinden bir şans çıkartıp verirdi Bilge'ye. Bilge her şey
bitip de sular çekilince verilen bu şansı yüzünde beliren bir kış güneşiyle yok
ederdi. Gülen bir Bilge nasıl yok eder şansını? Adam kendine için için kızar
kandırılmış hissederdi. Adam bir kor gibi kızardı. Bilge bir gül gibi solardı
adamın heveslerinde. Belki de Bilge tüm şansları kendinde toplamaya çalışan
dört yapraklı bir yoncaydı. Yine de Adam gönlünün derinlerinde çeşit çeşit
sakladığı sevgisinden özlem damıtıp Bilge'nin ellerinden tutardı. Bunca heves
kırıklığını ancak böyle saf bir özlem perdeleyebilirdi. Akşam üzeriydi kırık
vazonun parçalarına basmadan pencerenin yanında oturan Adam’ın karşına geçti
Bilge yüzünde masadaki yapay güllere özenen bir gülümseme ile. Adam derin bir
kuyuya salladı kovasını. Ses etmeden kalktı. Perdeleri çekti. Parçalanan
vazodan eline gelen bir parça Adam’ın elini kanatmıştı. Beyaz perdede kırmızı
bir kan izi göz kırptı akşama.