22 Mart 2016 Salı

                      

BİLGE VE ADAM -5

Bilge bir goncaydı. Kat kat açardı insanlara kendini. Hep gülümserdi tanıştıklarına. Ama bu öyle bir gülümsemeydi ki karşısındaki bu gülümsemenin suniliğini çok geçmeden anlardı. Kış güneşiydi Bilge'nin gülmesi. Adam Bilge'den böyle zamanlarda utanırdı. Adam insanlara her zaman bir şans verilmesi gerektiğine inananlardandı. Bilge'ye ise çok şans vermişti. Tartışmalar kavgalar arka arkaya yaşanıp okyanustan gelen dev dalgalar misali her şeyi yıktığı zamanlardan sonra dahi Adam cebinden bir şans çıkartıp verirdi Bilge'ye. Bilge her şey bitip de sular çekilince verilen bu şansı yüzünde beliren bir kış güneşiyle yok ederdi. Gülen bir Bilge nasıl yok eder şansını? Adam kendine için için kızar kandırılmış hissederdi. Adam bir kor gibi kızardı. Bilge bir gül gibi solardı adamın heveslerinde. Belki de Bilge tüm şansları kendinde toplamaya çalışan dört yapraklı bir yoncaydı. Yine de Adam gönlünün derinlerinde çeşit çeşit sakladığı sevgisinden özlem damıtıp Bilge'nin ellerinden tutardı. Bunca heves kırıklığını ancak böyle saf bir özlem perdeleyebilirdi. Akşam üzeriydi kırık vazonun parçalarına basmadan pencerenin yanında oturan Adam’ın karşına geçti Bilge yüzünde masadaki yapay güllere özenen bir gülümseme ile. Adam derin bir kuyuya salladı kovasını. Ses etmeden kalktı. Perdeleri çekti. Parçalanan vazodan eline gelen bir parça Adam’ın elini kanatmıştı. Beyaz perdede kırmızı bir kan izi göz kırptı akşama.