23 Şubat 2021 Salı

 



BİLGE VE ADAM -6

Bilge’nin parmaklarında çeşitli yüzükler, ellerini birbirine sardıkça minik sesler çıkarıyordu. Bu sesler pekala Adam’ın içinden de geliyor diyebilirdi görenler. On duvaklı bir gelin gibi yüz hissinden başka bir şey görülmüyordu Bilge’nin aynalardaki aksinde. Adam enkaz altındakileri can havliyle kurtarmaya çalışıyor, nefesi tükeniyordu. Bilge inatla sözlerini eksik bırakıyor, uzun eslerden sonra kelimeleri boğarcasına ağzını kıpırdatıyor, yetmez gibi ara ara saatine bakıp zamanı gözleriyle itekliyordu. Bilge zamana hükmeder, durdurur, hatta bazen tersine bile akıtırdı. Adam zamanla ancak Bilge’nin bileklerine değmiş saatin kordonunu okşarken ilgilenirdi. Adam’ın kafasında “neden” sorusu doru atlar gibi koştururken tozu dumana katmış, Bilge çoktan mendillerini dahi ütüleyip bavulu kapatmıştı. Masada soğumuş iki bardak çay, küçük saksısında bir süs çiçeği ve ölüme benzer bir acının perişanlığı vardı. Bilge, ölmemek için var gücüyle çırpınan bir Adam’ın son çırpınışlarını izleyen zalim bir kraliçe gibi Adam’ın son sözlerini söylemesini, son kurşununu atmasını sessizce izledi. Bu tavırda acıma ve alay içeren köklü bir kibir var derdi görenler. Adam sustu. Adam kıpırtısız yatan bir kuştu.

Bilge kalktı yerinden, Adam durdu. Bilge yürüdü ardına bakmadan, Adam durdu. Bilge insanların arasına karışıp insanlardan bir insan olmaya başladı, Adam durdu. Adam’ın alnında beliren derin bir çizgi, o vakitten sonra zamanı ikiye böldü. Üstelik sessiz bir ağıt kapladı etrafı diyordu görenler.