hep ölümü izledin, ölümü okudun, ölümü yazdın, ölümü duydun. ne yazık ki bi kere yaşayacaksın sayın okur*.
sen hiç akşam eve gelmeyeceğinden emin bir şekilde dışarı çıkmadın.
sayın okur,
sen hep ölüme dair filmler izledin, ölüme dair yazılar yazdın ama hep korktun ölmekten.
sen yazmaya geldiğinde en cesuru oldun. yeri geldi karakterlerinin kafasına acımadan sıktın. aslında biliyorsun sen de ölmeyi en güzel ölenlerin yazacağını.
okuma yazma bilmese de küçük çocukların küçük mermilerle öldürüldüğünü düşünen masum bosnalı çocuğun en iyi şair olacağını biliyorsun.
sen sayın okur, sen zulme karşı bir tweet atabilecek kadar cesur olduğunu düşünüyorsun da öleceğini bile bile meydanlara çıkmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun!
sen bilmiyorsun ölenlerle ölündüğünü, her ölenle yeni bir hayat bulduğunu.
öleceğini bile bile meydanlara çıkmak diyorum. hani iki ekmek almaya çıkarsın ya, canını vermeye çıkmak işte anla.
ölmeye gitmek diyorum sayın okur, günde binlerce kez 'canım feda' diyorsun ama evden ölmeye çıkmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun.
"sövene dilsiz dövene elsiz" sözünü çok seviyorsun ama öldürüleceğini bildiğin meydanlarda eline silah almamanın ne demek olduğunu bilmiyorsun sayın okur.
sayın okur!
sen kardeşinin öldüğünü izleyip hiç birşey yapamamanın nasıl birşey olmasını iyi biliyorsun.
ağlama sayın okur, ne sevenler ölür ne de mazlumlar!
*en büyük sayın okur benim!
"kırtlama çay"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder