
Savaş Bu
Gözlerini açtı. Gri gökyüzünü amaçsızca süzdü. Bilinci yerine gelir gelmez
belirsiz bir korku ve şiddetli susamışlık hissetti. Önce gözleriyle taradı çevreyi, bir süre sonra başını kaldırıp etrafına baktı. Başını kaldırırken gövdesinde
dipten bir sızı hissetti ve kendinden geçmeden önceki sahneler ardı ardına
gözünün önüne geldi.
Rossi bir İtalyan askeriydi ve birliğiyle birlikte çekilirken vurulmuştu. İki
köy arasındaki bu bir iki saat aralı hücum ve geri çekilme hareketi bir süredir
devam ediyordu. Hem İtalyanlar kendi tuttukları köyden karşı köye hücum
ediyorlar ve kendilerince ağır zayiat verip geri çekiliyorlar hem Fransızlar aynı
şekilde kısa taarruzlarda bulunuyorlardı. Kesin hücum emri gelmemişti ama
yıpratma amacıyla bu tarz hareketlilikler yapılıyordu. Geri çekilirken onları kovalayan
Fransızlar Rossi’yi ölü sanmış olmalı ki bir şey yapmamışlardı.
Bir hareketlilik sezdi birden. Gözleri yarı açık gelenlerin kim olduğunu
anlamaya çalıştı. Bunlar Fransızların tarafından gelen İtalyan birliğiydi. En önden
gelen komutanını gördü. Sevinir gibi oldu. Doğruldu. Komutanı durdu.
-Rossi seni öldü sanmıştık dedi.
-komutanım henüz değil ama sanırım 5 saattir yatıyorum ve ölmek üzereyim
acaba şarabınızdan bir yudum içebilir miyim dedi, Rossi tüm hararetiyle.
Komutan matarasını çıkardı ama boş olduğunu gördü. Bu sırada Rossi’nin
bakışlarındaki bulanıklığı fark etti. Fransızlar
yaklaşıyordu. Rossi uzaktaki Fransızlara bakıp bir şey demek üzereydi ki bir
öksürüğe tutuldu. Komutan:
-rossi senin için köyüne bir mektup yazacağım dedi ve Rossi’nin başından
ayrıldı Geriden gelen bir askere eliyle vur emri verdi. Asker Rossi’nin kalbine
nişan alıp onu öldürdü.
Bu harekete anlam veremeyen gözlerle bakan birkaç askere, “Fransızların çok
güzel şarabı var, savaş bu ihtiyatlı olmak lazım .“dedi.
***
Gece inmiş askerler bir köşede şarap içip çene çalmaya başlamıştı. Gece iki
tarafta birbirine ilişmez herkes rahat rahat işini yapardı. Postallarını boyayanlar,
tıraş olanlar, mektup yazanlar ne ararsan vardı.
İlk silah sesi köyün girişinden geldi. Şaşkın askerler silahlarına sarılıp
mevzi almaya çalıştı. Hem rahatları bozulduğu için hem de açıkça karşı tarafın
kesin taarruz emri verdiğini anladıkları için canları sıkılmıştı. O şaşkınlıkta
bir düzine asker ölmüştü. Komutan çadırında bir yandan üslerine haber vermeye
çalışıyor bir yandan da askerlerine emirler veriyordu. Dışarı çıkması gerekti
artık askerlerinin başına. Tam çıkacakken saldırıdan önce Rossi’nin ailesine
ulaştırılmak üzere yazmaya başladığı mektup aklına geldi. Masanın başına geçti.
Son iki cümleyi yazıp bitirecek sonra dışarı çıkacaktı.
Sandalyeye oturdu. Şu satırları yazdı ve imzasına atarken bir kurşunla
kafasından vuruldu. İmzasındaki noktayı kafasına yediği tek kurşundan sıçrayan
bir kan damlası koydu. Savaş bu ihtiyatlı olmak lazımdı.
“ Sevgili ….. ailesi,
Komutanı olduğum oğlunuz Rossi’nin kahramanca savaştığı bir çatışma
esnasında hain düşmanca öldürüldüğünü bildirmek isterim. Oğlunuz cesur Rossi
hepimize ve dahi sizlere gurur kaynağı olmalıdır. Son sözlerinde sizlerden ve
sevgilisi Alegra’dan mutlulukla bahsetmiştir. Ölüm aylığı evrakları bu mektupla
birlikte size ulaştırılacaktır. Tanrı hepimizi korusun.”
İmza
Donati Rizzo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder