27 Mayıs 2015 Çarşamba


UZAKLAŞINCA GÖRÜNTÜ
Hayat daha büyüktür.
Aşk bize her şey gibi gelir.  Toplamıdır hayat bütün aşkların. Uzak baharlar şiirler söyler. Göz kapakları harekete meyillidir. kıpırtı bir yürekte deprem hissi verir.Aşk bize her şey gibi gelir ama hayat daha büyüktür.
Sevmek delice bir arzudur, tutkudur, yıldırım atlar gibi dörtnala gider. Zaman kamerayı geri doğru çeker zihinde ve atlar gitmekten çok kayar bozkırda. Bize tek yol gibi gelir gittiğimiz yollar ama hayat daha büyüktür.
Küsmek taşınabilir bir şeydir. Dünden bugüne, kara kutular içinde. Akıl erdirilemez şeyler birikebilir cüssemize göre alışkanlıklarımızda. Alıştıklarımız bize her şey gibi gelir ama hayat daha büyüktür.
Çabalamak var olmak sayılır bazı felsefelerde. Uzunca bir ağaca tırmanabilir elbet karınca. Emek buhardır trenleri götüren. Trenler birbirini yer sonsuzda. Ellerimizle kazırız toprağı, damla damla birikir alnımızda. Biriktirdiklerimiz her şey gibi gelir ama hayat daha büyüktür.
Uğultu iktidardır. Felaket bas bas bağırır sokaklarda. Ağızdan dökülen boşluğa zarar verir. Fikirler zampara zekeri gibidir. Kimi kulağında sallandırır, kimi ağzında. Duyduklarımız bize her şeymiş gibi gelir ama hayat daha büyüktür.
Ezilmiş başlar görürüz yataklarımızda. Saç diplerimizden kanlar çıkar.  Kopmuş kollar düşebilir yemeklerimizin içine. Kıl da dönebilir gerimizde kıldır nihayetinde. Aldanırız sahte ışıklara, tecrübe deriz yüzdeki kırışıklara. Yüz kere ölür, bin kere kedere gömülürüz. Mutlu da hissedebilir insan. Ne de olsa yaşanmaz hatırlanır daha hakiki mutluluklar. Yaşadıklarımız bize her şey gibi gelir ama hayat daha büyüktür.

Farkına varınca anlar insan hayat ağır bi yüktür.


-diken uçları-

12 Mayıs 2015 Salı


Bİ AŞKIN TEKÂMÜLÜ
Sıralı ağaçların gölgelediği bir yoldu.
Kayıyor hissi uyandıran yürüyüşüyle suyun dağılışını nehirlerin akışını hayal ettiriyordu.
Gölgeleri ferahlatıyordu adımları.
Koşup gelmişti tüm hatıralar eski günlerin bahsi geçince.
Eksik yürek, savruk akıl, yıkık düşler… En son aşk dolu gülüşler gelmişti haliyle, uzundu yolu hepsinden
Konuşmak yasak,
dokunmak yasak,
durmak yasaktı.
Kimse görmeden gözleriyle sarıldı bana.
Kimse görmeden derin bir nefes çekti duyabilirmişçesine  kokumu.
Kimse görmeden elleri saçlarımda gezindi.
Yıllar günler saatler hiç olmazsa bir kaç dakika beklenirdi.
Oysa üç beş saniyeye sığıştı vuslat.
Köpük köpük hicran bırakan yürüyüşüyle boşluğu dolduran bir uçak uğultusu bıraktı geriye.
Gölgeler yıkılıyordu birbirinin üstüne.
Bir tutam  his okşuyordu yüreğimi, kaçıp gelmişti gizli tariflerden.
Aşk ermişti tekâmüle.

Sarılınca bana gözleriyle kimse görmeden.



-diken uçları-

6 Mayıs 2015 Çarşamba



ŞEFFAF BALON
Susmak gereken yerler vardır.
Susmaktan başka bir şeye yerin olmadığı zamanlar.
Bazen susmanın bile varlığınızı oradan silmeye yetmediği anlar yaşarsınız.
Tam köşeyi dönersiniz mesela ve bir adam karısının karnına bıçağı o an saplar.
Ya da bir gencin kodlamayı unuttuğu kitapçık türü yüzünden yıkılan hayallerinin haberine denk gelebilirsiniz bir otobüs yolculuğunda.
Kelimeler arda arda gelebilir. Uzayabilir. Kötü ya da iyi bir anlama denk gelir.
Kalım kitaplara, peçete parçalarına, duvarlara sığabilir.
Hatta olur ya bir yağmur sonrası sokaklarınızdan kelimeler akabilir.
Susmak zamansızlıktır ardı olmaz.
Susmak uzadıkça acır, susmak mekânsızdır,  bir yere sığmaz.
Tahmini yoktur susan birinin aklınkilerin,  anlamsızdır tabiri olmaz.
Bulutlar gibi büyür. Göğe yamanır.
Bir başkasının acısını en çok susmanın bile varlığınızı oradan silmeye yetmediği anlarda yaşarsınız.
Yok olmak istenilen zamanlar vardır.
Gece diplerinde düşünülür.
Zihne kazınır.

-diken uçları-

2 Mayıs 2015 Cumartesi



ELVEDA
Bi gün, bi aşk, bi nazara çarpıp, bi gönle düşmüş.
Aydınlatır gibi olmuş bir deniz feneri uzaktan gelen bi gemiyi.
Kuşlar döner gibi olmuş gittikleri yerlerden.
Bahar dolar gibi olmuş sokaklara aniden.
Uzamış geceler üç harf boyu, günleri hayaller almış, hayalleri gözler, gözler dipsiz bi kuyu...
Ağrılar yürümüş karında, parmaklar uyuşmuş, bi işgalci gibi çökmüş gamzelere unutulmuş tebessümler.
Anlamların saçları karışmış, cümleler dağılmış, kelimeler yolunu unutmuş...
Üçer beser atlayıp çitleri, dalmışlar rüya bahçesine hisler.
Biri düşse, biri kalkmış, biri açsa, biri tokmuş… Durmak nedir bilmezmişler.
Kâh kıyısına varılmış bir ölümün, kâh halayına durulmuş bir düğünün...
Uzun gecelerden biriymiş, bir ışık telefonda yanmış, bir kuş yürekten havalanmış, uyuşuk parmaklar tuşlara basmış, umulan kelimeler dolu bi ekran bulunan tek kelime bir heyulaymış.
Gözler kararmış, bir tur kendi etrafında dolanmış harfler. Usulca oturmuşlar sonra kendi yerlerine.
Gözler tekrar bakmış ekrana, akıl buz gibi donmuş, ağız kurumuş...
Bir gün, bir aşk, bir kelimeye çarpıp, bir gönülde kırılmış.
Âşık, sevdiğinin iki gözüne bi sözüne bakarmış.


-diken uçları-