22 Mayıs 2016 Pazar




Seyyah
bulutların gölgesinde büyüttüm içimi
ve gidenler halkalar bıraktılar gözümün üstüne
öykünerek fark ettim düşlerimi
bi yüz
bi rüya
bi perde

açık denizlerde parçalandı yelkenlerim
ve sevenler karanfil bıraktılar kalbimin üstüne
eksilerek tekamül etti hislerim
bi aşk 
bi ölüm 
bi beste



30 Nisan 2016 Cumartesi


SAHİPSİZ GÖLGE

Var olmasına varım .
Bu kalabalık meydanda, bu insanların arasında
Her gün benim gibi koyu
Küçülen ve büyüyen bir adam boyu
Aynılarıma rastlarım.

Var olmasına varım.
El ayak çekilir
Sıcak evlerde muhabbet edilir çay içilir
Ben bir başıma bu meydanda
Uluyan köpeklerden korkarım.

Var olmasına varım.
Ne şu bıyıklı asabi manav tanır beni
Ne her gün aynı saatte evden çıkan memur.
Tanırım bir bir gelip geçeni
bilirim varlığımdan haberleri yoktur.

Var olmasına varım.
Adım bir damla su kadardır "Ali"
Bu meydandayım kendimi bildim bileli.
Merak eder görmek istersen
yerim bellidir.
Eğip başını yerlere bak
Bir sahipsiz gölge gördüysen bil ki
benimdir.

-blank-

21 Nisan 2016 Perşembe

keleş hk.

ortalama bir keleş ortalama 3 günde bir sıçar. günde 3 kez yer.
evet yanlış duymadınız, bu keleş aynı zamanda bir enişte-amca-dayı havasındadır hep.
doblosunu alır ve çocukları pikniğe götürür.
mangalı yakar, etleri pişirir.

ortalama bir keleş aynı zamanda en geç 12de yatar, sabah 8de kalkar.
pazar günü bile sabah 8de kalkar.
tüm teknolojik aletlerden anlamaya çalışır, instagram-snapchat-twitter herşeyi olabildiğince kullanır.

ortalama bir keleş ağır abidir aynı zamanda
hep örnek olmaya çalışır
ağır başlıdır.

ortalama bir keleşin inadı vardır,
birşeye niyetlenirse o olur.
olmazsa buga girer.
buga girince malum yerindeki deliğe 5 sn ince uçlu kalem sokup yeniden başlatın.

ortalama bir keleşin anane özelliğide vardır.
koruyucu melek gibidir aynı zamanda.
kıymetini bilmeyenler utansın lan!
keleş seni seviyorum bi tanem....

                                                                                                          KABAK ÇİÇEĞİ DOLMASI

22 Mart 2016 Salı

                      

BİLGE VE ADAM -5

Bilge bir goncaydı. Kat kat açardı insanlara kendini. Hep gülümserdi tanıştıklarına. Ama bu öyle bir gülümsemeydi ki karşısındaki bu gülümsemenin suniliğini çok geçmeden anlardı. Kış güneşiydi Bilge'nin gülmesi. Adam Bilge'den böyle zamanlarda utanırdı. Adam insanlara her zaman bir şans verilmesi gerektiğine inananlardandı. Bilge'ye ise çok şans vermişti. Tartışmalar kavgalar arka arkaya yaşanıp okyanustan gelen dev dalgalar misali her şeyi yıktığı zamanlardan sonra dahi Adam cebinden bir şans çıkartıp verirdi Bilge'ye. Bilge her şey bitip de sular çekilince verilen bu şansı yüzünde beliren bir kış güneşiyle yok ederdi. Gülen bir Bilge nasıl yok eder şansını? Adam kendine için için kızar kandırılmış hissederdi. Adam bir kor gibi kızardı. Bilge bir gül gibi solardı adamın heveslerinde. Belki de Bilge tüm şansları kendinde toplamaya çalışan dört yapraklı bir yoncaydı. Yine de Adam gönlünün derinlerinde çeşit çeşit sakladığı sevgisinden özlem damıtıp Bilge'nin ellerinden tutardı. Bunca heves kırıklığını ancak böyle saf bir özlem perdeleyebilirdi. Akşam üzeriydi kırık vazonun parçalarına basmadan pencerenin yanında oturan Adam’ın karşına geçti Bilge yüzünde masadaki yapay güllere özenen bir gülümseme ile. Adam derin bir kuyuya salladı kovasını. Ses etmeden kalktı. Perdeleri çekti. Parçalanan vazodan eline gelen bir parça Adam’ın elini kanatmıştı. Beyaz perdede kırmızı bir kan izi göz kırptı akşama.

10 Ocak 2016 Pazar



BİLGE VE ADAM-4

Bilge haylaz bir çocuk gibi koştururdu Adamın içindeki çiçek bahçelerinde. Ezilmiş çiçek mezarlığıydı Adamın kalbi. Birinin kalbinin yumuşaklığında dolaşmak başka bir özgürlük veriyor olmalıydı. Bilge’den uzak dursa, çiçeklere ömür boyu iyi bakacak birileri çıkardı. Oysa  kırılan çiçekler, ezilenler, koparılanlar, örselenenler Bilge'nin umurunda değildi. Bir başka hayat umudu Adamı Bilge'nin yanında tutardı. Kış çiçeğiydi umut. Koparıldığı yerden bir daha çıkardı. Adam bazı geceler tenha sokaklarda dolaşır ve Bilge'nin kalbinde gezebilmenin provalarını yapardı. Şarkılar söyler, adımlarını sayar, hayali sahnelerde hayali diyaloglar kurardı. Uzaktan biri görse deli sanırdı ya, kimseler görmezdi Adamı. Bilge dahi Adama bakarken Adamın arkasında bir şeyler varmış da ona bakıyormuş gibi bakardı. Camları kendine yakın hissederdi Adam. Bilge lütfedip de konuşursa, elindeki taşlarla tuzla buz ederdi karşısındaki camı. Adam kendi kırıkların toplardı üşenmeden. Yenisiyle değiştirir tekrar gelirdi Bilge'nin karşısına. Ne yaptırmıyordu ki aşk Adamlara. Kimisi ölüyor, kimi türkü söylüyordu yaralarına.

7 Ocak 2016 Perşembe





BİLGE VE ADAM -3

Ani bir kararla çıkıp gelmişlerdi dere boyuna. Dere kimseye aktığını belli etmek istemezmiş gibi asude akıyordu. Kenardaki taşlara çarpan suyun sesi derenin aktığını ele veriyordu.  Bilge dere boyunu süsleyen uzun kavakların arasında sekiz çizerek koşturuyordu. Çocuklar gibiydi. Bazen uğrardı bu hal. Nefes nefese koşar, düşer, kalkar, gülerdi. Sonra Adamın yanına gelirdi ve Adam Bilge'nin yüzünü okşardı. Tozlu, terli, bu çocuksu yüz okşanırken Bilge gözlerini kapardı. Adam Bilge'nin o an ne hayal ettiğini sormak isterdi her seferinde, soramazdı.

Bilge kavakların arasında sekiz çizerek koşmuş ve Adam yüzünde tebessümle başını eğmiş onu izlemişti Adamın aklının kenarlarındaki taşlara bir şeyler çarptı.  Bilge'nin koştuğu yorgun sekizlerden bir sonsuz işareti çizdi zihninde. Sonsuzluk Adamın elini kaşındırdı. Diğer eliyle kaşınan yeri kaşımaya uğraştı, başaramadı. Kafasını çevirip baktı. Sol elindeki yüzük engel oluyordu. Gürül gürül akmaya başladı düşünceler sakin bir dere boyunda. Bilge uzun kavaklar arasında...




6 Ocak 2016 Çarşamba






BİLGE VE ADAM -2

Bilge sırlarıyla vardı. Sırra vakıf olmak için Mısır piramitlerine girenler o yolda nasıl yok olup gittiyse, Bilge'ye ulaşmak isteyenler de öyle kaybolurdu. Eriyenler, delirenler, kaçıp gidenler... Bilge'yi firavun mu büyütmüştü? Hiç çocuk olmuş muydu Bilge? Ucu açık kalan cümleler, yarım yamalak kullandığı deyimler ve tekrarlamak zorundaymış gibi her gün ağzından dökülen kelimeler hangi çağdan kalmıştı? Bilge sabahlara kadar kitaplarda kimi arardı? Bilge'nin duvarlarının arkasında bir bahçe var mıydı? Yoksa eğer, Bilge'nin nefesindeki bu çiçek kokuları nereden geliyordu?

Aynalara açardı Adam derdini ve dokunmaya çekinirdi Bilge'ye. Adam,  Bilge'nin omuzları okşandığında sırlarının titrek görüntüler halinde görülür kaybolduğunu bilirdi. Korkardı sonra, Bilge'nin başka bir şeye dönüşmesinden, sırlarına geçmişine dönmesinden. Belki de bir oyundu bu ve oyun içinde oyunlar olabilirdi. Adam sobelenmeyi çoktan kabullenmişti. Bilge de saklamayı ve saklanmayı.

En çok da kandırmayı severdi Bilge. Bir anda değiştiriverirdi yüzündekileri, üstündekileri, aklındakileri. Adam Bilge'ye ve sırlarına bir heves yaklaştım sanırdı. Elleri havada sevincini kutlamaya başlardı ki Bilge'nin yüzündeki bir gülümsemeyle yanıldığını anlardı. Bilge'yle Adam ne zaman bu oyunu oynasa, çanak çömlek patlardı.





4 Ocak 2016 Pazartesi

                         

BİLGE VE ADAM -1

Bilge suyun gün yüzüne çıktığı yerdir. Candır. Sudaki çiçek yansımalarıdır. Sesidir suyun nehir boyu okşayan.

Sonra perdeleri vardır Bilge'nin. Bazen bir alkış peşine kapanır bazen bir gülümsemeyle açılır. Açılan perdeler Adam’a ilham verici güzelliklerle karşılaştırır. İçi büyür, süslenir. Sular yükselir.

Bilge bazen konuşur ve konuştuğunda kelimeler ağzından sımsıcak dökülür. Adam fırından çıkan ekmekleri anımsar. El yakan tatlar gelir aklına ve ardından yürek yakanlar. Adam Bilge'nin bu sıcaklığını bir fotoğraf karesinde dondurmak ister. Bilge yüz saklayandır. Adam sıcaklığı dondurmanın tezatlığını bir zaman anlar. Bir başkası da Adamın mutluluğu kaybetmeme çabasını, çırpınışını anlar.  Mutluluk anlamdan önce kaybolur.

Bilge'nin Adam’a sevgi dolu hitapları vardır ve Adam böyle anlarda maden cevherleri gibi erir. Çünkü bilir Bilge'nin gerçekliği her şeyden daha gerçektir.