BİLGE
VE ADAM -2
Bilge
sırlarıyla vardı. Sırra vakıf olmak için Mısır piramitlerine girenler o yolda
nasıl yok olup gittiyse, Bilge'ye ulaşmak isteyenler de öyle kaybolurdu.
Eriyenler, delirenler, kaçıp gidenler... Bilge'yi firavun mu büyütmüştü? Hiç
çocuk olmuş muydu Bilge? Ucu açık kalan cümleler, yarım yamalak kullandığı
deyimler ve tekrarlamak zorundaymış gibi her gün ağzından dökülen kelimeler
hangi çağdan kalmıştı? Bilge sabahlara kadar kitaplarda kimi arardı? Bilge'nin
duvarlarının arkasında bir bahçe var mıydı? Yoksa eğer, Bilge'nin nefesindeki
bu çiçek kokuları nereden geliyordu?
Aynalara
açardı Adam derdini ve dokunmaya çekinirdi Bilge'ye. Adam, Bilge'nin omuzları okşandığında sırlarının
titrek görüntüler halinde görülür kaybolduğunu bilirdi. Korkardı sonra, Bilge'nin
başka bir şeye dönüşmesinden, sırlarına geçmişine dönmesinden. Belki de bir
oyundu bu ve oyun içinde oyunlar olabilirdi. Adam sobelenmeyi çoktan
kabullenmişti. Bilge de saklamayı ve saklanmayı.
En
çok da kandırmayı severdi Bilge. Bir anda değiştiriverirdi yüzündekileri,
üstündekileri, aklındakileri. Adam Bilge'ye ve sırlarına bir heves yaklaştım
sanırdı. Elleri havada sevincini kutlamaya başlardı ki Bilge'nin yüzündeki bir
gülümsemeyle yanıldığını anlardı. Bilge'yle Adam ne zaman bu oyunu oynasa,
çanak çömlek patlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder