6 Ocak 2016 Çarşamba






BİLGE VE ADAM -2

Bilge sırlarıyla vardı. Sırra vakıf olmak için Mısır piramitlerine girenler o yolda nasıl yok olup gittiyse, Bilge'ye ulaşmak isteyenler de öyle kaybolurdu. Eriyenler, delirenler, kaçıp gidenler... Bilge'yi firavun mu büyütmüştü? Hiç çocuk olmuş muydu Bilge? Ucu açık kalan cümleler, yarım yamalak kullandığı deyimler ve tekrarlamak zorundaymış gibi her gün ağzından dökülen kelimeler hangi çağdan kalmıştı? Bilge sabahlara kadar kitaplarda kimi arardı? Bilge'nin duvarlarının arkasında bir bahçe var mıydı? Yoksa eğer, Bilge'nin nefesindeki bu çiçek kokuları nereden geliyordu?

Aynalara açardı Adam derdini ve dokunmaya çekinirdi Bilge'ye. Adam,  Bilge'nin omuzları okşandığında sırlarının titrek görüntüler halinde görülür kaybolduğunu bilirdi. Korkardı sonra, Bilge'nin başka bir şeye dönüşmesinden, sırlarına geçmişine dönmesinden. Belki de bir oyundu bu ve oyun içinde oyunlar olabilirdi. Adam sobelenmeyi çoktan kabullenmişti. Bilge de saklamayı ve saklanmayı.

En çok da kandırmayı severdi Bilge. Bir anda değiştiriverirdi yüzündekileri, üstündekileri, aklındakileri. Adam Bilge'ye ve sırlarına bir heves yaklaştım sanırdı. Elleri havada sevincini kutlamaya başlardı ki Bilge'nin yüzündeki bir gülümsemeyle yanıldığını anlardı. Bilge'yle Adam ne zaman bu oyunu oynasa, çanak çömlek patlardı.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder