26 Ekim 2014 Pazar

YALNIZLIK VE

      Dünya onun etrafında dönmüyordu. Dönseydi daha güzel bir yer olurdu. Ya da olmazdı. Bunu düşünmedi. Üşendi. İlgi bekliyordu ilgilenmeyi istediği insanlardan. İnsanlar basitti. Hâlâ basitler. İnsanlar aptaldı. Hâlâ aptallar. Öyle kalacaklar. Ve korkarım o da bir aptal olacak. Yok be olmaz. Niye olmasın ki? Belki olmuştur bile. Kadınlardan daha çok ilgi bekliyordu. Bu abazan düşüncelerle dolu bir ilgi değildi. Öyle olsaydı itiraf ederdi. Esen Güler'in dediği kıvama çok yaklaşmıştı. Kaybedecek çok az şeyi vardı. Onları da kaybetmek istemediğinden emin değildi. Aslında onlara sahip olamamıştı. Bu konu çok su götürürdü. Gitti su döktü. Bir evin en önemli bölümü tuvalettir.
     Son zamanlarda ilgi gördüğü tek kadın annesiydi. Onun da en büyük gayesi oğlunun kafa kâğıdındaki bekar yazısını yok etmekti. Annesine "uzun bi süre evlenmem ben" dedi. "korkma zina yapmam; kadınlar benle sevişmek istemeyecek kadar seçici, ben bu konuyla uğraşmayacak kadar üşengecim" diye eklemek istedi. Siktir etti. 


M.G.

22 Ekim 2014 Çarşamba

Yalnızlık ve Beden Eğitimi

Annem, diye düşündü. Tırnak makasını masaya doğru fırlatırken.
Annem olsaydı. Parmaklarımı avcuna sıkıştırıp kesseydi. Tırnaklarımı.
Aralarına hiç kimse dolmuş tırnaklarımı.
Boş bir buzdolabının, boş bir odanın, boş bir sokağın, boş bir stadyumun, boş bir Kenya’nın, boş bir Jüpiter’in, boş bir midenin bağırabileceği kadar öfkeli, şiddetli ve ince haykırdı.
Kesseydi tırnaklarımı!
Oysa küçük bir sümüklüyken bile yememişti tırnaklarını. Annem tırnaklarını yersen karnında kurt olur dedi. Midesinde tüylü, kocaman pençelerini yalayan, sivri dişlerini gösterirken gözlerinden hırlayan korkunç bir kurdun gezindiğini düşünüp kusmuştu.
Beni yemeye midemden başlayacaktı.
Onu yemeye kalbinden başladı, aklını yedi, ciğerine işedi.
Tırnak makasını masadan alıp çöpe attı.
Çöpten aldı. Pencereden attı. Bahçeye düştü.
Tırnak makasım olmazsa annemi de istemem, bir insanı da göresim gelmez.
Sandı.
Hiç kimsesiz tırnak aralarına yalnızlık doluştu.
Yedi tırnaklarını, kemire kemire acıttı. Midesi boşlukla büyüdü.
Midesindeki onlarca kurdu tırnak diplerindeki yalnızlıkla dölleyip yüzlerce yaptı.
Her akşam lavaboya gidip parmaklarını teker teker boğazına sokup tırnaklarının kokusuna gelen kurtları kustu.
Ağzı salyalı gözleri ateş kurtlar.
Kurtlar uludu.
Çarşafsız yatağında her gece dişi bir kurtla sevişti.
Kurtlar uludu. Günler geçti.
Odanın her köşesine birbirini yiyen vahşi kurtlar çöktü.
Dişi kurtlara şarkı söyledi. Gece yırtılınca geceye şarkı söyledi.
‘’ Yalnızım ben çok yalnızım.. Buymuş benim alın yazım.. İster uzak ister yakın... ’’
Ağzı yırtılana kadar şarkı söyledi.
Avazı çıktığı kadar şarkı söyledi.
Aklı çıktı.
Bir daha sesi çıkmadı.



F.Y.

21 Ekim 2014 Salı

null yalnızlık

görüntü bulanıklaşıyor. ekranım da çizilmiş zaten. dünyayı 144p takip ediyorum artık. pek izleyecek birşey de yok zaten, bi neşet baba var bi ferdi baba. dinlemek yetiyor.
oturup hayal kurayım diyorum, yok. onlar da terketmiş. durum vahim.
intiharın bir cesaret ürünü mü yoksa korkaklık mı olduğu tartışıladursun, dünyanın yaşanılacak bir yer olmaktan çıktığı da su götürmez bir gerçek.
ne diyordum?
hah hayal diyordum.
hayal kurmaya başladığımda boş ekran veriyor beynim. 
gülümseyen yüzler ararken gözlerim, suratıma tükürenler bitiyor etrafımda.
ulan bi susun be.
var mı hayatı yaşanılır kılacak, değerli insanları üzmeyecek insanlar?
cevap: "null!"

m.k.
YALNIZLIK VE PLANKTON
Köpekler uluyor.
Kombinin sesi çıldırtıcı seviyede.
Yapbozun parçaları hiç bilmediğim yerlerde saklı. Sözler söylüyorum doğrular yanlışlarla yarışıyor. Soruyorum Sırma’ya kim haklı?
Dudak tembelliği denen bir şey varmış. Konuşmayan insanlarda olurmuş. Ben küfrediyorum arada yoldan geçenlere, otobüse, gülenlere, çarpanlara, travestilere, dilencilere. Dudaklarım da zihnim tembelleşiyor. Kelimeleri unutuyorum. Sözlükler dolusu kelime bilsem ve bu kelimeleri en fiyakalı sırada artarda dizsem faydası yok.
Batmıyorum ama yüzmüyorum da. Gitmiyorum ama bitmiyorum da. Askıda kalmış hayatım. Kütlemi hacmime bölüyorum. Bir dölün yoğunluğundayım şimdi. Başladığım yerde.
Köpekler uluyor.
Ayaklarım boşlukta sallanıyor.
Bir sigara ömrü kadar hayatımda.



A.Y.

20 Ekim 2014 Pazartesi

Soğuk ve Yalnızlık

Çok soğuk burası..
Biriniz gelse ya nefesiyle az da olsa ısıtsa ortamı.
Bir iki kelam etse ya, olmaz mı!
Sahi ya adım neydi benim. Çok uzun zaman olmuştu adımı duymayalı.
O kadar yalnızım işte.
Bitmiş herşey benim için, yok artık mutluluk, sadece 3-5 dost kalmış hayatta geriye..
Üşüyorum burada...
Başım zonkluyor iğrenç bir şekilde kabullenemiyor şartları durumu. Yok yok olmuyor böyle...

Birileriyle konuşmayalı neredeyse 1 hafta oldu. Konuştuğum tek şey var o da içimdeki ses.
Ama ben hiç konuşmuyorum ki yine hep o konuşuyor.
Yolda şen şakrak yürüyüp konuşan insanlara imreniyorum. yoksa ben bir hayalet miyim?
evet merhaba yalnızlık. acaba ölümden sonrasıda mı yalnızlık.. olmadığını ümit ediyorum.
hey içimdeki ses!.. uyudun mu?



B.Y.