BEYAZ KÖPÜK
Çocukluk güzellemelerinin insanın zihninde bıraktığı
kadifemsi tadı inkar edemez kimse.
İnsanlar, "anı yaşa" sloganını sadece çocukken tam
olarak yaşayabilir.
Gelecek kaygısı veya geçmişin pişmanlığı henüz onların
mahallerine taşınmamıştır.
Bir dizinin tanıdık, gülümseten ve toplamında hüzünlendiren
bir sahnesi bu çocukluk güzellemesini yazmama sebep oldu.
Dönem dizilerinden "seksenler" tatlı naifliği ile
pek çok kesimden itibar gördü.O dönemlerde yaşamamama rağmen ben de beğendim. Çocukluğumun
köklerini hissettim.
Ama esas kendimi özdeşleştirdiğim dönem dizisi yeni başlayan
"doksanlar".
Mevzu bahis sahne de "sokakta oyun oynayan son nesil
çocuklar" olan doksanlar çocuklarından bir kaçının, adını hala tam olarak
bilmediğim ama beyaz köpük dediğimiz o nesneyi buldukları bir gölge apartman
duvarına amaçsızca sürterek ve bundan tarifsiz bir zevk duyarak oynaması.
Evet o beyaz köpükler. Değişen ev eşyalarının muhafaza
kutularından çıkan ve çöp kenarlarına bırakılan ama sonra mahallenin
çocuklarının oyuncağı olan beyaz köpükler.
Kimi zaman duvarlara takımlarımızın adını ya da kendi
adımızı yazmamıza yarayan, kimi zaman sadece bunu yaptığımız için kızan bir
mahalle sakinine inat şekilsizce sürtülen beyaz köpük.
Yazın sıcağında bir arkadaşın başının üstüne kar yağıyor
diye ufaladığımız beyaz köpük.
Bisikletin arka tekeriyle demiri arasına sıkıştırılıp
giderken havada uçuşmasını ve yerde iz bırakmasını izlediğimiz beyaz köpük.
Deniz köpüğü misali kaybolan o naif, samimi ortamların, yılların
hayal edilmesine sebep olan beyaz köpük.Şimdi uç ve selamımı götür.
Oğuz beyaz köpükler başının üstünde dostum kar yağıyor...
blank
karlar düşer
YanıtlaSildüşer düşer ağlarım...