25 Temmuz 2013 Perşembe

BEYAZ KÖPÜK

BEYAZ KÖPÜK
Çocukluk güzellemelerinin insanın zihninde bıraktığı kadifemsi tadı inkar edemez kimse.

İnsanlar, "anı yaşa" sloganını sadece çocukken tam olarak yaşayabilir.

Gelecek kaygısı veya geçmişin pişmanlığı henüz onların mahallerine taşınmamıştır.

Bir dizinin tanıdık, gülümseten ve toplamında hüzünlendiren bir sahnesi bu çocukluk güzellemesini yazmama sebep oldu.

Dönem dizilerinden "seksenler" tatlı naifliği ile pek çok kesimden itibar gördü.O dönemlerde yaşamamama rağmen ben de beğendim. Çocukluğumun köklerini hissettim.

Ama esas kendimi özdeşleştirdiğim dönem dizisi yeni başlayan "doksanlar".

Mevzu bahis sahne de "sokakta oyun oynayan son nesil çocuklar" olan doksanlar çocuklarından bir kaçının, adını hala tam olarak bilmediğim ama beyaz köpük dediğimiz o nesneyi buldukları bir gölge apartman duvarına amaçsızca sürterek ve bundan tarifsiz bir zevk duyarak oynaması.

Evet o beyaz köpükler. Değişen ev eşyalarının muhafaza kutularından çıkan ve çöp kenarlarına bırakılan ama sonra mahallenin çocuklarının oyuncağı olan beyaz köpükler.

Kimi zaman duvarlara takımlarımızın adını ya da kendi adımızı yazmamıza yarayan, kimi zaman sadece bunu yaptığımız için kızan bir mahalle sakinine inat şekilsizce sürtülen beyaz köpük.

Yazın sıcağında bir arkadaşın başının üstüne kar yağıyor diye ufaladığımız beyaz köpük.

Bisikletin arka tekeriyle demiri arasına sıkıştırılıp giderken havada uçuşmasını ve yerde iz bırakmasını izlediğimiz beyaz köpük.

Deniz köpüğü misali kaybolan o naif, samimi ortamların, yılların hayal edilmesine sebep olan beyaz köpük.Şimdi uç ve selamımı götür.


Oğuz beyaz köpükler başının üstünde dostum kar yağıyor...



                                                                                                                  blank



1 yorum: