4 Aralık 2013 Çarşamba
yayık ayyaş-2
...
bakkaldan sakız alamayacağı beş kuruşu yanında taşıması her an dalga geçecek bişeyler arayan burnu havada götü kalkık piçlerin de dikkatini çekmişti. paranın nesnesi olduğu belaltı cümleler kuruyorlardı ona. buna maruz kalırken derinden bir nefret hissediyordu ama bir yandan da acayip bir şekilde haz duyuyordu. bir yandan "yeter lan orospu çocukları!" diye bağırmak içinden geçerken, diğer yandan "bırak yapsınlar" diyerek kendini durduran bir başka kendisini hissediyordu. bu piçlerin yaptıkları ruhunun ayak altını gıdıklıyorlardı anlaşılan. fakat herşeyin bir anlamı olduğunu düşünürken bu ibnelerin hayattaki varlıklarının anlamına akıl erdiremiyordu. "allahın bir bildiği vardır" diyerek geçiyordu.
bu taciz devam ederken aklına başka şeyler getirmeye çalışıyordu. ilk anda aklına öptüğü kızlar geliyordu. sonra "iyi ki öpmemişim" dediği kızlar. "iyi ki öpmemişim" dediği kızlar gibi kızlar çocuk doğurunca bu tacizi yapan piçler geliyor dünyaya.
anlamlandırabildiği şeyler ile anlamlandıramadığı şeyler arasında geçip gidiyordu hayatı. ne aradığını bilmediği halde her an gözleri birşeyler arıyordu. hayatında ne olduğunu bilmediği bir boşluğu nasıl yapacağını bilmediği bir şekilde aradığını düşünüyordu. birşeyler bilmiyordu, ne bilmediğini de bilmiyordu.
her anı film sahnesi gibi görüyordu. başkalarının yanlış anlamasından korktuğu şeylerden biri de buydu: izlediği filmlere özenen biri olduğunu düşünmelerini istemiyordu insanların. "anlatsam roman olur" demeyi hiç istemiyordu. ama anlatsaydı roman olurdu.
...
"kırtlama çay"
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder